Turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmeler, yurtdışı operatörlerle yaptıkları iş birlikleri kapsamında zaman zaman çeşitli iadeler, şikayetler veya kalite sorunları nedeniyle “reklamasyon” veya “kickback” adı altında gider faturaları ile karşılaşmaktadır. Bu tür faturaların muhasebeleştirilmesi ve vergi açısından gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı, şirketlerin kurumlar vergisi beyannamelerinde dikkat etmesi gereken önemli bir konudur.
Bu yazıda, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Antalya Vergi Dairesi tarafından verilen resmi özelgeye dayanarak, bu giderlerin hangi koşullarda kurum kazancından indirilebileceğini ele alıyoruz.
Reklamasyon ve Kickback Nedir?
Reklamasyon giderleri, tur operatörlerinin müşterilerden aldığı şikayetler doğrultusunda hizmet sağlayıcı işletmelerden talep ettiği iade bedellerini ifade eder.
Kickback ise daha çok pazarlama anlaşmalarında veya işbirliklerinde yapılan geri ödemeleri kapsar.
Bu Giderler Kurum Kazancından İndirilebilir mi?
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre;
- Ticari kazanç tespiti sırasında genel giderlerin indirilebilmesi mümkündür.
- Ancak bu giderlerin işletmenin ticari faaliyetleriyle doğrudan ilgili, zorunlu, belgelendirilebilir ve işin niteliğiyle uyumlu olması gerekir.
Reklamasyon ve kickback faturaları da bu kapsamda değerlendirilebilir; ancak aşağıdaki şartların sağlanması zorunludur:
Giderin İndirilebilmesi İçin Aranan Şartlar
- Fatura ile belgelendirilmiş olmalı
Fatura mutlaka vergi usul kanununa uygun şekilde düzenlenmiş olmalı ve işleme konu olmalıdır. - Şirketin ticari faaliyetiyle doğrudan ilişkili olmalı
Konaklama, tur organizasyonu gibi hizmetlerin eksikliğinden doğan iadeler bu kapsamdadır. - Giderin niteliği, iş hacmiyle orantılı olmalı
Aşırı, ticari hayatla bağdaşmayan veya mutad dışı giderler kabul edilmez. - Şirketin, ortaklarının veya çalışanlarının kusurundan kaynaklanmamalı
Özellikle şirket içi hatalardan doğan cezai nitelikli giderler indirilemez. - Tahakkuk esası ve dönemsellik ilkesi göz önünde bulundurulmalı
Fatura geçmiş yıllarla ilgili olsa bile, tahakkuk ve tutar cari yılda kesinleşmişse o yılın gideri sayılır.
Vergisel Dayanaklar
- Kurumlar Vergisi Kanunu 6, 8 ve 11. maddeleri
- Gelir Vergisi Kanunu 40. madde
- Vergi Usul Kanunu 3. madde (gerçek mahiyet esası)
Sonuç
Turizm gibi müşteri memnuniyetinin yüksek öneme sahip olduğu sektörlerde, reklamasyon ve kickback gibi iadeler kaçınılmaz olabilmektedir. Bu giderler, vergi mevzuatına uygun olarak belgeye dayandırıldığı ve ticari hayatın olağan koşulları içinde gerçekleştiği sürece cari yılın gideri olarak kurum kazancından indirilebilir.
Şirketlerin bu tür giderleri muhasebeleştirirken vergisel risklerden kaçınmak için mutlaka mali müşavir desteği ile hareket etmesi önerilir.
ÖRNEK ÖZELGE
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir Kanunları Grup Müdürlüğü
Sayı | : | 49327596-125.08[KVK.ÖZ.2018.65]-E.88521 | 15.06.2020 | |
Konu | : | Reklamasyon ve Kickback Giderlerinin Kabul Edilip Edilmeyeceği | ||
İlgi | : | . |
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; “Şirketinizin turizm acenta ve operatörlüğü yapmakta olduğu, yurt dışındaki turizm operatörleri vasıtasıyla gelen turistlere konaklama tesisi temin etme, konaklama tesisine transfer, tur hizmetleri verildiği, şirketinizin söz konusu hizmetleri önceden anlaşılmış belirli teknik ve fiziki koşullar dahilinde yapmakta olduğu, muhtelif zamanlarda belirlenen şartların sağlanamaması, organizasyonda aksaklıklar yaşanması, konaklama tesisinin eksiklikleri nedeniyle önceden anlaşılan hizmet koşullarına uyum sağlanamamasından kaynaklı, şirketinizden hizmet alan turistlerin kendi yurtdışı tur operatörlerine yaptığı şikayetlerin araştırılıp soruşturulması sonucunda yurt dışı tur operatörlerinden tarafınıza reklamasyon, kickback vb. adlar altında iade niteliğinde faturalar gelmekte olduğu, söz konusu faturaların tarihi cari yıl içinde olsa da ilgili olduğu dönemlerin önceki yıllar olabildiği, şirketinizin söz konusu faturalar tarafınıza ulaşana kadar bu durumdan hiç bir surette haberdar olmadığı, sadece faturalar şirketinize ulaşınca anlaşma gereği iade işlemi yapıldığı, ticari sürecinizin doğal bir sonucu olduğu belirtilen, geçmiş döneme ilişkin cari dönem tarihli reklamasyon ve kickback vb. ad altındaki faturaların kurum kazancı hesabında gider olarak kabul edilip edilemeyeceği, edilecekse hangi dönemin gideri olarak kabul edileceği” hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6’ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrası ile de safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiş olup kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş olup, anılan Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasında;
“Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1- İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2- İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur.”
Bu Kanunun 40’ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bir masrafın genel gider kapsamında gider yazılabilmesi için; harcamanın yapılmış olması, harcama ile iş arasında açık ve güçlü bir illiyet bağı bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayri maddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması ile harcamanın işin önemi ölçüsünde yapılmış olması gerekmektedir.
Mezkur kanunun 40’ıncı maddesinin üçüncü bendinde; işle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde “sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderleri” nin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Ticari kazancın tespitinde “dönemsellik ilkesi” ile “tahakkuk esası ilkesi” olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Tahakkuk; gelirin ve giderin mahiyetinin kesinleşmesi ve kişiselleşmesiyle birlikte, hukuken istenebilir duruma gelmeyi sağlayan işlemin ve olayın gerçekleşmesidir. Mahiyeti ve tutarı itibarıyla kesinleşme, taraflar arasında mevcut ticari ilişkide edimlerin eksiksiz yerine getirilmesi suretiyle karşılıklı mutabakatla belirlenen bedele hak kazanılması ve bu bedelin belirginleşerek kesinleşmesini ifade eder. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat” başlıklı 3’üncü maddesi;
“B) İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.”
hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu hüküm ve esaslara göre yurt dışı operatörler tarafından önceki yıllarla ilgili olsa da cari yıl içinde faturalandırılmak suretiyle kesinleşen, ticari faaliyetiniz ile ilgili olup sözleşme kapsamında reklamasyon, kickback vb. adlar altında katlanmış olduğunuz giderlerinizi,
– Yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip olması,
– Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun tevsik edici belgelerle belgelendirilmesi,
-Şirketinizin, ortaklarınızın, yöneticilerinizin veya çalışanlarınızın kusurundan kaynaklanmaması
şartıyla kurum kazancınızın tespitinde dönem gideri olarak dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.
…
Kaynak: GİB Özelge Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. karenaudit veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.