Bu yazı, yurtdışına yapılan satışlardan doğan ve tahsil edilemeyen alacaklara ilişkin şüpheli alacak karşılığının üretici firma tarafından ayrılıp ayrılamayacağı ile bu işlemin KDV kapsamına girip girmediği konularını açıklamaktadır.
Yurtdışına satış yapan firmalar zaman zaman tahsilat problemi yaşayabiliyor. Özellikle üretici firmanın, yurtdışı satışları grup içindeki bir dış ticaret firması aracılığıyla gerçekleştiriyorsa, bu durum vergisel açıdan daha karmaşık hale geliyor. Peki, alacak tahsil edilemediğinde, üretici firma şüpheli alacak karşılığı ayırabilir mi? Bu işlem KDV’ye tabi midir?
Durumun Özeti: Alacak Kimde?
Birçok üretici, yurtdışı pazarlara erişim sağlamak için dış ticaret firmalarıyla çalışır. Satış işlemleri teknik olarak dış ticaret firması üzerinden yürür, ancak sözleşmeye göre asıl alacaklı üretici firmadır. Tahsilat da yine dış ticaret firması eliyle yapılır.
KDV Açısından Değerlendirme
3065 sayılı KDV Kanunu’na göre, teslim veya hizmet karşılığında fatura düzenlenmesi halinde KDV doğar. Ancak tahsil edilemeyen alacağın satıcıya yansıtılması herhangi bir teslim veya hizmete dayalı olmadığından KDV’nin konusuna girmez.
Bu nedenle, dış ticaret firması tarafından üretici firmaya düzenlenecek bir “yansıtma faturası”, KDV hesaplanmadan hazırlanmalıdır.
Şüpheli Alacak Karşılığı Ayırmak Mümkün mü?
Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi, yalnızca alacaklı konumundaki tarafın şüpheli alacak karşılığı ayırabileceğini öngörür. Bu bağlamda:
- Asıl alacaklı dış ticaret firması ise, karşılık ayırabilecek olan da sadece bu firmadır.
- Üretici firma, dış ticaret firmasından olan alacağını tahsil edemezse ve bu alacak dava/ icra safhasına taşınırsa, o zaman karşılık ayırabilir.
Dolayısıyla, müşteriden doğrudan tahsil edilemeyen alacak için üretici firma, doğrudan şüpheli alacak karşılığı ayıramaz.
Defter ve Belgelerle Tevsik Zorunluluğu
Her tür karşılık işlemi gibi, şüpheli alacak karşılığı da muhasebe kayıtlarıyla tevsik edilmelidir. Protesto, ihtarname, dava veya icra takibi belgeleri dosyada yer almalıdır.
10 Soru 10 Cevap
- Üretici firma yurt dışı satış alacağını doğrudan şüpheli alacak yazabilir mi?
Hayır, bu hak yalnızca doğrudan alacaklı olan dış ticaret firmasına aittir. - Tahsil edilemeyen alacak için KDV hesaplanmalı mı?
Hayır, bu işlem mal teslimi veya hizmet ifası olmadığından KDV’ye tabi değildir. - Üretici firma dış ticaret firmasından tahsilat yapamazsa ne olur?
Bu durumda alacak, üretici firmanın ticari alacağı olur ve dava/icra süreci başlatılırsa karşılık ayrılabilir. - Yansıtma faturası nasıl düzenlenir?
Sadece borcun karşı tarafa aktarımını göstermek amacıyla ve KDV hesaplanmadan. - KDV beyanı ne zaman yapılır?
Teslim/hizmet anında yapılır, tahsilat yapılamasa dahi bu yükümlülük devam eder. - Şüpheli alacak için hangi belgeler gerekir?
İhtarname, protesto, dava/ icra takip belgeleri. - Üretici firmanın alacağı teminatlıysa ne olur?
Karşılık yalnızca teminattan arta kalan kısmı için ayrılabilir. - Kar paylaşımı yöntemi kullanılan ilişkili firmalarda durum değişir mi?
Hayır, asıl alacaklı kimse, vergi karşılığı da onun sorumluluğundadır. - Dış ticaret firması müşteriden tahsil edemezse ne yapmalı?
Şüpheli alacak şartları oluşmuşsa karşılık ayırabilir. - Yurt dışından gelen dövizli alacak için farklı bir işlem gerekir mi?
Hayır, esas olan tahsilatın yapılamamış olmasıdır; dövizli ya da TL fark etmez.
ÖRNEK ÖZELGE
T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI KAYSERİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü) |
||||
Sayı | : | 50426076-130[2016/20-1310]-4334 | 16.01.2020 | |
Konu | : | Yurtdışındaki müşteriden alacağın tahsil edilememesi durumunda ayrılan şüpheli alacak karşılığının üretici firmaya yansıtılması hk. | ||
İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden; üretici konumunda olan şirketinizin yurtdışı satışlarının dahil olduğunuz grup içinde yer alan bir dış ticaret firması aracılığı ile yapıldığı, bu satışlara ilişkin kar paylaşımında 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (4/ç) bendinde belirtilen kar bölüşüm yönteminin kullanılmakta olduğu, dış ticaret firmasının bulmuş olduğu yurtdışındaki müşteriyi şirketinizin onaylaması durumunda satış işleminin dış ticaret firması aracılığı ile gerçekleştirildiği, dış ticaret firması ile yaptığınız sözleşme gereği asıl alacaklının şirketiniz olduğu ve yurtdışı satışlarda alacağınızın dış ticaret firması tarafından takip edildiği, alacağın tahsil edilememesi durumunda dış ticaret firmasının bu alacağa karşılık ayırdığı, tahsili şüpheli hale gelen ve karşılık ayrılan alacakların şirketinize isabet eden kısmının (dış ticaret firmasının şirketinizden alış bedelinin) şirketinize yansıtıldığından bahisle, dış ticaret firması tarafından bu yurtdışı alacakla ilgili şirketinize şüpheli ticari alacak karşılığı için yansıtma faturası düzenlenip düzenlenmeyeceği ile fatura düzenlenecek olması durumunda KDV hesaplanıp hesaplanmayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.
I- 3065 SAYILI KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU UYGULAMASI
3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
– 1/1 inci maddesinde, ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu,
– 10/a maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması anında vergiyi doğuran olayın meydana geleceği,
– 20 nci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu, bedel deyiminin, malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği
hükme bağlanmıştır.
Buna göre, teslim ve hizmet işlemlerinin karşılığını teşkil eden bedelin alıcılardan tahsil edilip edilememesi, bu bedel üzerinden hesaplanacak KDV’nin beyan edilmesine engel teşkil etmemektedir.
Ayrıca, yurtdışındaki müşteriden tahsil edilemeyen tutarın satıcıya yansıtılması işlemi herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifasının karşılığı olmadığından söz konusu işlem KDV’nin konusuna girmemektedir.
II- 213 SAYILI VERGİ USUL KANUNU UYGULAMASI
213 sayılı Vergi Usul Kanununun;
– 3/B maddesinde, “İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır…
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.“,
– 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, “Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.“,
– 323 üncü maddesinde, “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir.”
hükümleri yer almaktadır.
Bu bağlamda, ticari kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olarak dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecedeki küçük alacaklar şüpheli alacak sayıldığından maddede belirtilen şartları taşıyan alacaklar için karşılık ayrılması mümkün bulunmakta olup, bu şartlardan herhangi birisinin mevcut olmaması halinde ise şüpheli alacak kaydına imkan bulunmamaktadır.
Ayrıca, şüpheli alacak karşılığı ayrılmasında temel unsur, ortada bir alacağın söz konusu olması ve bu alacağın tahsilinin şüpheli hale gelmiş bulunması olup, Kanunun 323 üncü maddesinde bir ayrım yapılmaksızın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla dava ve icra safhasında bulunan bütün alacaklar için karşılık ayrılabilmesi öngörülmüştür.
Buna göre, somut durumda, dış ticaret firması tarafından yurtdışına yapılan satışlardan kaynaklı alacaklar dolayısıyla Kanunun 323 üncü maddesi kapsamında karşılık ayrılabilmesi, şartlarında varlığına bağlı olarak yurt dışı satışı yapan alacaklı şirket konumundaki dış ticaret firmasına ait bulunmakta olup, dış ticaret firmasınca yurt dışından alacağın tahsil edilemediği gerekçesiyle şirketinizce mezkûr madde kapsamında karşılık ayırabilmesi mümkün değildir.
Bununla birlikte, bahse konu malların dış ticaret firmasına satışa ilişkin alacak tutarınızın ancak dış ticaret firmasından tahsil edilememesi halinde, bu alacaklar için dış ticaret şirketi nezdinde gerekli dava ve icra takibine başlanmasına bağlı olarak karşılık ayırabileceğiniz tabiidir.
…
Kaynak: GİB Özelge Yasal Uyarı: Bu içerikte yer alan bilgi, görsel, tablolar, açıklama, yorum, analiz ve bir bütün olarak içeriğin tamamı sadece genel bilgilendirme amacıyla verilmiştir. Kişi veya kuruma özel profesyonel bir bilgilendirme ve yönlendirmede bulunma amacı güdülmemiştir. Konu ile benzerlik gösterse de her işletmenin kendi özel şartları nedeniyle farklı durumları olabilir. Bu nedenle, bu yazıda belirtilen içerikte yola çıkarak işletmenizi etkileyecek herhangi bir karar alıp uygulamaya geçmeden önce, uzmanına danışmanız menfaatiniz gereğidir. karenaudit veya ilişkili olduğu kişi veya kurumlardan hiç biri, bu belgede yer alan bilgi, tablo, görsel, görüş ve diğer türdeki tüm içeriklerin özel veya resmi, gerçek veya tüzel kişi, kurum ve organizasyonlar tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.